1 Aralık 2009 Salı

ruhun bir evresi

iki karlı dağın arasına salıncak kurmuş ruhum, zevkin doruklarındayken her seferinde iki vakit sonrasında yerin dibine giriyordu. yaralarının kabuklarını koparmaktan usanmadan, akan kanının kokusundan bıkmadan; yeni yaralara, yeni kokulara koşuyordu. hayalleri, hayatın ona yaşatabileceği bütün zirvelerden daha yukarılarda olduğu için salıncağının zincirini herkesten her zirveden daha uzun seçiyordu.

içindeki canavarı farkedene ve o canavarı yok etmeye karar verene kadar pek çok ruhta tamiri çok zor yaralar da açmıştı elbet. fakat kendi yaralarını sevdiği kadar başkalarında açtığı yaraları da seviyordu. değersizlik hissinin en yüksek noktalarına ulaştığı zaman başka ruhlarda açtığı yaraların büyüklüğüne bakarak mutlu ediyordu kendisini ve 'evet' diyordu. 'galiba bana değer veren birileri var hala.' kan kaybından geberttiği her ruh için zincirine bir halka daha ekliyor, zirvenin tadını daha fazla çıkarıyordu.

sonra ne mi oldu?

hiç

gözü hala o karlı dağlarda olsa da elinden tutup parka gidebileceği bir oyun arkadaşı arıyor şimdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

durma yolcu okumaya devam et