22 Şubat 2011 Salı

cebimdekiler



4 dakika geçmişti...

okuduğu yazılara göre kaynamadan önce alıp biraz bekleyerek dökmesi gerekliydi suyu, o da her şeyi kitabında yazdığı gibi kuralına uygun yapmış, suyu boca ettikten sonra 4 dakika beklemişti.

biraz "soğuması" gerekliydi, daha önce canı çok yanmıştı.
...
şimdi ben, her şeyi kuralına göre yaparsam kazanır mıyım dersiniz? neyi kazanırım ya da? kaybetmek üzerine konuşsak ya, korkmasak. siz ne dersiniz bilmiyorum ama ben kendimi oynamak zorunda hissetmiyorum..top benim değil mi?! oynatmıyorum...
...
saffet çam senin rüstem paşa benim...fatih caddesi, bahçelievler mahallesi falan derken yalovayı aylak aylak dolaşıp, bir elimde ekmek diğer elimde gazoz kapaklarıyla eve dönerken bulurdum kendimi, 6 yaşındayım daha. delicesine bir ihtirasla topladığım o kapakları ruh hastası gibi dakikalarca incelerken bilmezdim hayatın dıştaki metal gibi soğuk, sert; çocukluğun ise içindeki plastik gibi yumuşacık olduğunu. öğrendim.


anne baba memur, ben de anaokulundan nefret eden bir sokak çocuğu olduğum için ananemlerde kalırdım...yılda 2 kere sinir hastalıkları tekerrür eden 2 teyze, 1 normal teyze, 1 tane rol-model yabancı müzik dinleyen üniversiteli entel teyze, 1 lira için taklalar attıran canlardan can bir anane, bir de yüzünü nadir gördüğüm -dolabından yüzlerce topkek arakladığım- otobüsçü dayı...anaokulundan kaçmak 6 yaşındaki bir çocuğun kafasında memleket meselesi oluyorsa, o çocukta sıkıntı var demektir. bu sıkıntılı çocuk böyle bir evde büyürse de varın gerisini siz düşünün. aslında düşünmenize de gerek yok ya.

neyse...

ben gazoz kapaklarını renkleri yüzünden çok severdim, insanları sevdiğim, renkleri onlarla tanıdığım gibi...ben büyüdükçe ceplerim de büyüdü, ağırlaştı, bir sürü insan tanıdım altı yaşımdan beri..şimdi elimi her cebime attığımda aynı çocuksu heyecan var içimde, avcumdaki solmuş renklere inat edercesine!
...
hiç kimseyi umursamadan, hayata aldırmadan yaşayabilir mi insan?

cevabınız evetse kalkın, fevzi çakmağa gidiyoruz!

belki tanımadığımız renklerde gazoz kapakları buluruz kuytu köşede, ceplerimizi doldururuz...ekmeğin ucunu ısıra ısıra eve dönerken, altı yaşındaymışçasına gülümseriz arnavut kaldırımlara, sokaklara!

2 yorum:

  1. henüz tanımasam da gazoz kapağı toplayan o esmer çocuk gözlerimin önüne geldi karşim. ellerine sağlık 'çok sıcak' bir yazı olmuş :D

    YanıtlaSil
  2. "çok sıcak ne aq" :)

    eyvallah biçerov, beğendiğine sevindim :)

    YanıtlaSil

durma yolcu okumaya devam et