18 Mayıs 2010 Salı

Hoş Az Biraz Nahoş

loş odayı aydınlatan sönmek üzere olan bir mum ve arkaplanda deep purple ezgileri... yıllar öncesinden kalma bir tütsü çıkarılmış ve odanın ahnekini daha bir hoş hale getirmesi için yakılıp, pencere önüne konmuştu. hava rüzgarlı, bahçede ki palmiyeler ise pek bir cilveliydi. çam ağaçlarına adeta nazire yapıyor, seksi bir sarışın edasıyla bir sağa bir sola kıvırıyordu. gecenin rengi melankolik tavıra yatkınlaştıkça, direnci kırılıyor ve günlerin getirdiği uykusuzluğu karabiber koklayarak gidermeye çalışıyordu. uyumak istememeyişinin herhangi bi amacı yoktu. amaçsızlaştırılma çalışmaları sırasında kendi üstüne düşen görevi başarıyla yerine getirmiş ve spontane yaşıyorum ben kisvesi altında çok da başarılı bir şekilde kandırmıştı kendisini. aforoz etmişti kendini, tanrısı olduğu dinden. yolunu kaybeden yolcu misali boş ve inançsız bakışlar ile tam karşısında bulunan tuvalet kağıdına bakakaldı, burun deliklerinde iki kalem mevcuttu tam bu sırada. birer parça alıp kulaklarına sokuşturdu. can sıkıntısından değil, beyin fonksiyonlarının gerçekten yerle bir olduğunu kanıtlamak maksadıyla yapıyordu bunları. yan odada uykusunun derinliklerinde surf yapan "madırikoya" bu görüntüsüyle ce eeehhh şeklinde bi süpriz yapsa yılın mallık organizeleri yarışması mansiyon ödülüne layık görüleceğinin bilincinde ve farkındaydı. paspal bir görünüşü vardı, üzerine giydiği tshirt bir paçavra sayılabilirdi. kanda ki nikotin miktarının azaldığını düşünerek yine o psikolojik yenilgiye boyun eğdi ve ciğerlere zehir basmak üzere balkonun yolunu tuttu. kuvvetli meltem içilen sigaradan alınan hazzı minumuma çekerken bir yıldız daha kaydı uzun bir aradan sonra. içinden fatiha okudu kirlenmiş ruhlar için. sigaranın dibi gelmiş ve iki öküze bedel bu kısmın tadını hızlı aldığı iki nefesle çıkartıp, "peace anam babam" diye bağırdı boşluğa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

durma yolcu okumaya devam et