8 Mayıs 2010 Cumartesi

Ben Bir Cezveyim

birçok badireler atlattık birçoğumuz. aşılması zor tepelerle karşılaştık kelebek ömrü misali kısacık yaşantımızda. kimileri pes dedi orta hakem finito diye haykırdı. yakışmaz usta bu insanoğluna. neler var hayatta yaşamamız için bize bahşedilmiş sayısız "güzellikler" silsilesi. işte bu durumun farkına varabilmemiz içindir popomuzdan şırıngayla kan alınmasının sebebi. bir kavramın güçlü ve cezb edici olabilmesi için zıttının karakteristiği pek bir önemlidir. işte bundan dolayıdır ki her anlamsız olayların içindeyim yeter ulan dediğiniz an getiriverin aklınıza güzel günler sizi bekliyor güneşli günler. az çaba biraz alınteri akıtın gelecektir. hey sen badire atlatmayan ensesi kalın unutma ki küçük şeylerde dahi yaşanan hazzı benim kadar asla bilemeyeceksin. evet evet şuan züğürt tesellisi yapıyorum. ayrıca umut fakirin ekmeği. hade bakalım.

hangi birimiz üniversite yaşamımız boyunca "9a ihale yok 10" deyip batmadık ki?

4 mevsimin tadına ayrı ayrı vardığın sürece sen bu dünyayla alakanı kesmemişsin demektir. ilkbaharın vermiş olduğu hazzı sonbahar asla vermeyecek. ama tam tersi de geçerli. eylülün melankolik kızı sana sesleniyorum, nisandan tad alamamış olmanın nedeni at gözlüğü takmış olman. at gibisin orası ayrı.

yağmurlu günler serisinin ardından her seferinde utkuyla nam-ı diyar doğukan ile istiklale çıktığımız zaman yapmış olduğumuz gözlemlemeler sayesinde ayaklarımız bizi zorla biryerlere götürüyor. müzik kararında, playlist sağlam az volume fazla o kadar, mekan mı kıvamında damsız masa yokken sapsız masa bol. alkol miktarı doğal olaraktan belli bir miktarın üzerinde seyretmeye başladığı anın devamında yaşanan kaynaşmalar, karmaşalar, verilen tokalar, alınan ateşlerin bini bir para. kimi annelere, babalara müteşekkir kalıyoruz, malzemeden hiç çalmamışlar.

evet şişkolar sözüm size. pis dombiller hangi ruh haliyle mini etek giymeye cürret edersiniz? genç yaşta uzun uğraşlar sonu yaratmış olduğunuz selülit tarlalarınızı kendinize saklayın. kaç civan delikanlıyı erkeklikten soğuttunuz o dekolte modelinizle.

insana, insanı, insanla anlatmak.

sonuna -can eklenen isimlerin gelecekte hiç bir şansı olmaması hatta lise çağlarında isim sahibinin, ismi koyan bireyin aile bireylerinin kulaklarını çınlatmasına bile neden olabiliyor. oğulcan... mafya ile girintili çıkıntılı olan adamın oğlunun ismine zoom yap. anne seda sayan orası da ayrı...

abartıldığı kadar beter bir hastalık değil şizofreni, kendimden biliyorum. hatta hastalık bile değil. doğal kafa mertebesinin üst noktasına verilen ad aslında. sessiz dialoglar ile daldan dala atlamak.

travesti sesinden daha berbat bir sese sahip olmak gerçekten güne 17-0 geride başlamanız anlamına geliyor. zaten ses yok, görüntü ise meçhul. sabahın köründe içilen mixe bakar mısın süt, bal, karabiber. iğrenç ötesi. tadı leş ama etkileri kısa sürede ortaya çıkıyor, en azından konuşabilcek konuma geliyorsunuz.

2 yorum:

  1. Erdinç, biliyorum her yazını üniversite ile alakalı yorumluyorum ama hayatımızın en çok hayal kırıklığı ve tatminsizliklerini pek sevgili fakültemiz makinada yaşıyor bulunmaktayız. Nitekim yaptığın tespitlerde içinde bulunduğumuz ahval ve şeraitlere ziyadesiyle tercüman olmaktasın ama birkaç şeyde ben eklemek istedim..Sülçü lisan edersem affola:)

    Herkes üniversiteli bir çok erkeğin, karı, kız ortam, alkol, sex gibi sebeplerden ötürü üniversite okuduğunu düşünür ama nedense kızların bakkalın çırağıyla evleneceğime okurum avukat Necati ile evlenirim politikasını sorgulamaz. Partnerlerini özellikle sosyal statüsü ve eğitim seviyesi yüksek insanlar arasından seçme içgüdülerini “ben kariyer yapmak istiyorum” mottosuyla gizlemeleri kimsenin gözüne batmaz..

    Facebook profillerinde "finallerle başım dertte, gene mi vizeler yhaaa, fiNaL haFtası chok Zor ya !" gibi söylemleri görmek beni düşündüryor bazen.. Ama kendilerince haklılar, o kadar zaman deli gibi ders çalışmışlardı belki, kazanmak için götleri çatlamıştı şimdi ise bunun kaymağını yeme zamanıydı, cümle aleme "bakın ben kazandım, salaklar" demenin bir yolunu bulmuşlardı, bunu ise internetin onlara sunduğu yöntemlerle gerçekleştiriyorlardı, çünkü onlar yurdumun üniversite kızlarıydı..

    Okul kazanan herhangi bir öğrenci ilk önce okulunu namussu gibi sahiplenmelidir, artık onun için bir ana, bir baba, bir kardeştir okulun koridoru, kantini, tuvaleti, o orada mutludur, özgürdür, istediği kadar kütüphanede ders çalışma ayağına karşı cinsini kesebilir, 2 bira içilen ortamlarda anlamsız espriler kervanına dahil olabilir fakat sonra evine gidip Messenger iletisine "final haftası :(" yazmamalıdır... Aslında kimsenin umrumda değildir onun final haftası, ay başı, alttan aldığı dersi ama yine de onunla aynı noktada oldukları için ona destek verirler, onu onaylarlar "ayy evet yaa, nası geçicez" gibi cümlelerle arkasına yastık koyup onu rahatlatırlar..

    Birileri daha vardır ki; okulundaki gereksiz gelişmelerle hiç ilgilenmeyen, birasını içen, “9 a ihale yok 10 diyip” batan güzide arkadaşlarımız... Onlar kimseye karışmazlar, sosyal faaliyetlerin hiç birini kaçırmayıp ne kadar da aktif olduklarını kimselere kanıtlama gereği hissetmezler, kutsal damacana izleyip güler, mutlu olurlar…Kısacası insana insanı insanla anlatmaya çalışırlar..

    O değil de Erdinç Makel projesini napcaz? Yine mi final haftası yaaa :)

    YanıtlaSil
  2. ali dostum ne yaptın sen? bildiğin benim yazımın az da olsa şekli vardı, bu yorumla bitirmişsin bütün şekli kardeşim. harbi ellerine sağlık demek istiyorum. kardeşim yaptığın analizleri gerçekten çok şukela bir şekilde açıklamışsın.

    YanıtlaSil

durma yolcu okumaya devam et