21 Ağustos 2010 Cumartesi

kaybedenin özgeçmişiyle yüzleşmesi

çok şarkılı platonik bir zincirin halkaları gibiyse ayaklarının altında yıllar ve sen yokuş aşağı gidiyosan bisiklet kullanmaya başladığın çocukluk yaşlarından beri, göz yaşlarının kaynağı sadece düşüş hızındır canım kardeşim.

' bu kalp durmadan geçer mi bu kalp ağrısı? ' diye soruyorsan ve bir fotoğrafın bile yettiğini düşünüyorsan ritminin iki katına çıkmasına, ' onu karşımda gördüğümde onun ellerinden gelmeyen hangi masaj döndürebilir ki beni hayata? ' diye merak içindeysen üstüne üstlük bir de, her kadını ona benzetmenin de ölümün habercisi kalp krizleri olduğunu bilmen gerekirdi. bluesdan başka bir şey gelmiyorsa aklına, doğal olarak sorarsın ' gözlerinin mavisi sahteydi, yüreğimin mavisi gerçek mi? ' diye

bol küfürlü bir kambur gibi duruyorsa sırtında yıllar, uzun zamandan beri aynı küfür çıkıyorsa ağzından çocuğum, artık dik durmayı öğrenmenin zamanı gelmiş demektir.

gerçeği daha çabuk kabullensin diye gidiş ve dönüş biletlerini tam kalbinin üzerindeki cebine koymuştun montunun. sonra aylar geçti, mevsimler değişti. iki gün önce montunu tekrar giydiğinde farkettin o iki bileti. aslında sıcaktan terliyor olmana rağmen hatta üstünde bir de mont olmasına rağmen hala üşüdüğünü farkettin.

o iki bilet dünyanın en farklı iki şeyiydi çünkü artık; otobüs ve tren.

sonra o geldi, sevdi seni. sen sana yapılandan daha kötüsünü yaptın ona, kırdın onu da. zaten yaptığın en iyi işti kırmak, üstelik parçaları toplamadan bırakmak. üzgündün belki ama tek yapmak istediğin eğlenmek ve eğlendirmekti sanırım, ' adeletsizlik bu dünyanın itici gücüdür ' diyenlerdendin belki de artık.
aslında problemini biliyordun sen de, edebiyatı yanlış oğrenmiştin. üçüncü çoğul kişiydi her 'o' artık.

uzunca bir süre böyle gideceğini düşünüyorsun ama belli olmaz belki uzunca boylu bir hatun girer hayatına, sen de dik durmaya çalışırsın yanında yılların kamburluğunu atmak için. belki de kısa boylu olur ama vurur sırtına 'dik dur' diye. tabi 'köpeğin duası kabul olsa kemik yağar' diyenler de çıkacaktır mutlaka ama kemikten ziyade hafif bi balık eti daha iyidir; rakıyla iyi gider.

6 yorum:

  1. teşekkürler arkadaşım. böle dışardan güzel yorumlar gelince iyi geliyor :)

    YanıtlaSil
  2. Aklima birden, "efsanenin", Lucille yi yangindan nasil kurtardigi hikayesi geldi...Neyse. herkesin bi gun kendi lucille siyle karsilasmasi dilegiyle...bye.

    YanıtlaSil

durma yolcu okumaya devam et