4 Ocak 2010 Pazartesi

yağmura tutulan adam

insanı tutan bişeyler oluyordu hep şeytanın avucununda. o gece de aynen öyle olmuştu, ne bir eksik ne bir fazla.

uyuması gerektiğini bildiği halde, hatta uyumak istediğini bildiği halde yağmura tutulmuştu işte. tam müziği kapattığını sandığı an duymuştu sesini yağmurun. yapamadı açtı yine o şarkıyı ve sigarasını ateşledi, sonuna kadar araladığı pencerenin önünde.

son kibritiyle yaktı son sigarasını ve uzun uzun çekti içine. 'yağmur' dedi, 'sadece yağmur işte, rüzgarın azizliği bu ıslaklık'. fazla körüklenmekten epey büyüyen kor, sigaranın bir tarafını yakmış diğer tarafını ise yakamamıştı. ufak bir hamleyle külünü atmak istemişti sigaranın. ama koca bir kor düşüvermişti bahçeye penceredeki o soğuk elden.

yağmurun ve fondaki şarkının her notasını içine çekip bitirdi sigarasını. sonra fırlatıp attı karşı bahçeye. şarkının en güzel yerinde sigaranın bitmesine sinirlendi. önce attığı sigaraya baktı, çoktan sönmüştü. sonra düşmüş kor parçasına baktı, hala yanıyordu. üstelik şarkının en güzel yerinde yanıyordu. o hala yanıyorken 'bişey adam' üşüdüğünü farketti.

pencereyi kapatıp içeri girdiğinde, yalnız yatağına girip yorganına sıkı sıkıya sarıldığında ve sabah uyandığında değişmeyen bir şey daha vardı.

o şarkı hala çalıyordu.

ve hiç kimse o şarkının hangi şarkı olduğunu hiç bir zaman bilemedi.

durma yolcu okumaya devam et