1 Kasım 2012 Perşembe

biraz daha kok be


geçen kış ocak ayı. fener kayseri maçı var. kadıköy'de ilk maçım olacak. hayatımda yeterli ya da yetersiz bir çok sebeple ertelediğim çoğu şey gibi bunu da ertelemişim. pek de şaşırtmaz bu yönüm insanları. onların da yapısı bu yapacak bir şey yok. neyse çıktık cemo'yla, aldık biralarımızı, geçtik bi bahçeye içiyoruz. bir yağmur ki arjantinden boşalırcasına. bizim elimizde şişeler, üstümüzde çubuklular. götümüz yaş, başımız yaş, bünyemiz ayyaş...

sert davranmış olabilirim en baştan, özür dilerim. benim de yapım bu.

kayseriyi dörtledik çıktık maçtan. insan seli akıyor merdivenlerden. 'neresinden bakarsan bak merdivenler hep iniş' miydi hala? ama yok yok bu yepyeni bir imge olmalıydı. evet evet bu ürkek, titrek, kırılgan ve sokulgan bir sayfaydı. susardı çok. mutfağa, salona giderdim kanat gücüyle. geri dönüşlerimin hastasıydım. megaloman mıydım? yoksa bu benim hayatımın geri dönüş golü müydü?

kadıköyü asıl ben o hafta sevmiştim. gözlerinin içinde mutluydum, dizinin dibinde, saçlarının arasında. bazen yanağında... mutluydum gerçekten. kulağımda flört ün demli albümü çalıyor. sevmez olaydım, mutluyuz, istanbula dair...

sonra pek çok güzel gün, pek çok güzel gece. derinde olan ne varsa, aylardır yazamadığım, konuşamadığımız 'neyse' işte. kazıyamıyoruz di mi hala? seninki benden kara bizim hesap anlayacağınız.

hangi sarhoşluğumuzda hatırlamamışızdır mesela, hangi şarkılar onlar?  koku neden diğer duyulardan daha yalnızdır? biz neden günlerce aynı şarkıyı dinliyoruz? babam aşkı bu kadar güzel anlatmayı nereden öğrendi?

sonra spartak maçı. yine kadıköydeyiz. tonla hayal uçup gitmiş tabi. elenmişiz, sen gelmemişsin. ben gelirken bitmeyen eskihisar- kadıköy yolunu dönüşte camdaki yansımama içimi dökerek geçirmişim. epey dertliymişim  cam da sağolsun buğulanmış. ben yalnızlığın ilk tohumlarını o can suyuyla atmışım. nasıl olsa ali biçer. ali biçer.

tek yapman gereken biraz dışarı çıkarıp gezdirmekti belki de bu küçük çocuğu. tutmadı mı ellerini? sevmedi mi seni? aynı değil miydi öpüşü? sarılışı? hiç mi sevmemiştin bu hallerini? ben mi hep sarhoştum? o 'artık sevmiyorum', 'seninle bir gelecek görmüyorum', 'bitti' gibi cümleler ne zamandır oradalar? babam şişedeki o son dubleyi hangi ara içti?

bluzunu askıdan aldım. özenle katladım. o gün o bluzu içe doğru katlarken bitişini kabul etmiştim belki de. 'bu gidiş öyle diğer gidişler gibi değil olum ali' içimdeki ses titriyordu, ama dışımda yaprak kımıldamıyordu. şevkat göstermek büyük keyifti. ama biz göz yaşlarımızı birbirimizden saklamaya başladığımız günden beri içimizden gelerek gülemiyorduk.

her gün 'biraz daha kok be'

durma yolcu okumaya devam et