20 Temmuz 2011 Çarşamba

İncit MEME'li




Vedat Özdemiroğluna bir sosyal paylaşım sitesini kullanarak mesaj attım, kendisi bana geri döndü "eyvallah".

ben klonlanana kadar veliahtım yok, mütavaziliği kendime şiar edinmişimdir orası ayrı.

behlül öğlen saatlerinde hala kaçıyor.

bu hayatta dost,kardeş sayın çift haneli sayılara ulaşıyor hatta onları geçiyorsa there is a big problem with u maaaannnnnn

balkon, nargile ve hoş sohbet...

gırnata derler klarnete roman kardeşler. ne de güzel üflerler, ahhhh ulan ah dedirtirler insana.

ben buraya yazana kadar çemişgezek ilçesinden hangi birinizin haberi vardı? sevdalıları dahi var girin bakın http://cemisgezeksevdalilari.com/

gümüş böcekleri kadar sevimli, uysal hayvan gelmiş midir dünyaya sorarım size?

uzaylı türkücü mustafa topaloğlu!!! gerek ünvanı, gerek kişiliği, gerekse akıcı konuşması ve kurduğu mantıklı cümlelerle hayret-ül vahşettir kendisi.

hıncal ağabeyin uzmanı olmadığı bir konu varsa, hemen o konu üzerine yüksek lisans çalışmalarımı başlatmak istiyorum.

Türk insanı abazan ırkından birşeyler kapmış. hilal cebeci MEME başlığı altında incelenmeye başlanmalı. google trends sonuçlarına bir bakıyoruz kadın uçmuş gitmiş.

gereklilik kipini öğrendiğimiz tarkana bir teşekkür de benden


"erol köse acaba neden var" sorusuna bazen o denli kafa yoruyorum ki anlatamam.

parlayan bir yıldıza bakarken gözlerin duruma alışması sonucu parıltının gözleri kör etmemesi parlayan yıldızımıza olan aşkımızın öldüğünü göstermez, gösteremez. ama yıldız buna küser, durduk yere tatava çıkarır ve "bu koskoca evrende sen kalktın bana aşık oldun ama artık ben seni etkileyemiyorum bitti, aradaki bağ koptu" derse, yerli yersiz hayranlığını ifade etmesine rağmen minik yavruya durmadan tavır alır, kafasını sikersen, o yıldız olmasa da pek bir şey değişmeyeceğinin farkına varan küçük çocuk artık sikler mi seni yıldız efendi?

ufak birer parçası olduğumuz bu kainat varya en kralından milyonlarca gördü, sen kral değilsin, insan suretinde gümüş böceğisin sen. pencere pervazlarında saklanıp, karanlıkta çıkıp şöyle bir göz gezdirip yuvana tekrar geri çekilensin. sana verilen değerin büyüklüğünü bir terlik şapırtısıyla hissedebilirsin ancak.

raid'le ölse yaa şu örümcek ağı ile kaplanmış, ucuz beyinliler.

kıllanan adam vardır, ali bilir de siz bilir misiniz onu ben bilmem. sizin bilip bilmediğinizi ali bilir mi orasını hiç siklemem.

göster kendini skilachi!

kutsal damacana itmen! mihenk taşı, başyapıt, masterpiece... yapımcılarından, oyuncularına komple nalet ettim.

okuyucu sayımız milyonları aştı arkidiş.

19 Temmuz 2011 Salı

alt tarafı

aslında beni tanırsın
öngörülmüş pişmanlıklarımın
bana kaçış yolu olacağını bilirsin

sen aslında hep ordasın
gitmeden gideceğimi
gelmeden geleceğimi bilirsin
gözün yollarda mı beklersin
bilmem ama
beni hep beklersin

sen bilemezsin aslında
her durakta indim
seni bulamadım

af dilemiyorum
alt tarafı biraz geç kaldım

14 Temmuz 2011 Perşembe

akşamdan akşama

bir kültablası olucak şurada!
dudaklarında çocukluğumun masumiyeti,
kokusunda öldürdüğüm onlarca dost,
ve mezarları başında bizleri izleyen
yüzlerce hatıra.

bir şişe, bir şişe daha ve daha fazla şişe,
aşkın kırmızısı, gücün sarısı,
temizliği beyazın ve hainin renksizi
yoksa da içlerinde
'biraz' şişe olacak şurada!

küllerim işte, son şişemin içinde
bırakıverin usulca geçerken kıyıdan.
hep aynı hissedeceğim akşamüstleri;
çünkü hep bir güneş olacak,
hep bir deniz, hep bir gökyüzü şurada!

8 Temmuz 2011 Cuma

gayri ahlaki yazı

sakallarımı 40 gün kesmem. sonra 2-3 gün sabah akşam keserim. hayatımda değişen bişey olmadığını farkedince yine 40 gün kesmem. 40 gün her gün içerim. sonra 2-3 gün içmem. hayatımda değişen bişeyin olmadığını farkedince yine 40 gün içerim.

her şey o bir tekli sigarayla başladı. kova hastalığını öğrendiğim zaman dünya başıma yıkıldı. ömrüm dört duvarın arasında hortumlara bağlı oksijene bağlı yaşamakla geçiyor. bir nefes için neleri feda etmezdim. ama çok geç kaldım. çok çok geç kaldım. sigara pişmanlıktır. ben dedim elde içmeyelim kafa yapmaz diye.

kadınlar erkek ruhundan anlamıyor azizim. 'sikiliri var' aslında bir övgü cümlesi. bu romantik ve çözüm odaklı cümleyi bir hakaret olarak algılarlar. ama bir kadın bir erkek hakkında 'sikeri var' dese, erkek buna hiç gücenmez. kadınlar bardağın hep boş tarafını görüyorlar.

bu arada bardak demişken, dün adapazarında bir minibüste bir yazıyla karşı karşıya geldim. 'hayat bir çatlak bardağa benzer; içsen de boşalır, içmesen de...' yazıyordu. başta anlayamadım ama sonra birden çakralarım açıldı ve kafamın üstünde bi serinlik hissettim. minibüsçü abimizle uzun uzun varlık felsefesini konuştuk.

adapazarında oluyor bu tip olaylar. küçümsemeyin sakın. çok gelişmiş bir sözlü sokak kültürüne sahip. bundan 5 6 sene önceydi sanırım kafam başak bi şekilde bindiğim minibüste 'dalgasız denizde herkes kaptan' yazısıyla karşılaşmıştım ki yazının asıl anlamını çözdüğümde 'inecek vaaaaaarrrrr' diyerek terk etmiştim minibüsü. o yük bana artık fazlaydı. insanlarla paylaşmalıydım bu ilahi mesajı. ama soğuk hava ciğerlerime dolunca 'erken indim galiba aq' dedim ve bi sonraki minibüsü bekledim. sonraki minibüsün şoförüne parayı uzatırken 'dalgasız denizde herkes kaptan' desem şoför beni dövebilirdi. ama olsun kafam güzeldi hissetmezdim.

kafanız güzelken sivil polisten ateş istemek ahirette zebaniye 'cennet ne tarafta' diye sormak gibi bişeydir.

konuyu bi türlü toparlayamıyorum farkındayım. aslında toparlamam da şart değil bunu biliyorum. aranızda bir nurullah ataç olmadığını biliyorum. he olsa noolur? çok da fifilasyon aq. önce bi kafamı toparlamam lazım. sonra konuyu toparlarım bi şekilde.

hayat kısa, kuşlar uçuyor; keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

durma yolcu okumaya devam et