20 Haziran 2011 Pazartesi

Happy Father's Day



kaç zamandır sıkıntı var içimde, bilemediğim, tanımlayamadığım. sızlayan bir yer var, tam olarak neresi olduğunu kestiremediğim. bi burukluk var içimde aslında, aşıp üstünden geçemediğim, ezemediğim. hep bi yarım kalmışlık var genel olarak hayata dair, bir kısmı asla tamamlanamayacak olan o yarı yolluk. büyük bir özlem var. ebediyete kadar beklenecek fakat yine gelmeyecek o kavuşma anı...

küçüğüm yaa bildiğin ufak tefek bir velet ama biraz kilolu, küresel. ilkokulu sabahçı okumanın vermiş olduğu hafif uyku durumunu yırtan, yerlebir eden o ses; "erdinç hadi oğlum, maç yapmıyor muyuz?" annenin o büyüleyici sesinin kulakta yaratmış olduğu şefkat dolu titreşimler ile bi anda kendimi sokakta buluşum... en az elleri kadar küçük dünyasında, mutlu mesut yaşamak... aradan geçen saatler her ne kadar su gibi aksa da, asla oyuna doymak mümkün değildi o iki sokak, bir çıkmazdan ibaret dünyada. ne de çok kızardım aslında "yeter erdinç, hadi yukarı oğlum" ibaresine. eğer anne sarf ediyorsa cümleyi 'ama' ile başlayan, çatılmış kaşlarla devamı gelen kimi bahaneler üretilebilirdi. "tamam geliyorum 5 dakka". 5-10-15... "erdinç! yemek hazır" ses dolgun ve hiddetli, en sert halinde bile şefkat barındıran evin reisinin sesi.

sağ kanattan almış topu ilerliyorum, stadyum adeta yıkılıyor, insanlar çıldırıyor. rakip defans üstüme doğru hücum ediyor, sola dönüyorum ver kaç yapıyorum, bir vites daha atıyorum hızımı. son adam kademeyi bırakıp üstüme geliyor, güzel bir çalım daha nefesler tutuluyor kaleyi göz ucuyla kesip, uzak üst köşeyi gözüme kestirip çekiyorum ayağımı ve "erdinç efendi bu yağları eriticez, hadi oğlum kalk git üstünü giy, spora." yaz tatili başlamış ve babamın rutini olan sabah koşusu. gözlerimden uyku damlıyor sabah 6 yahu. 4 km hızlı tempo koşu yürüyüş arası, yolda karşılaşılan babanın spor arkadaşları... kamp yolu tamamlanır sonra boş arazide 2 tur yüksek tempo koşulur ve deniz kenarında ağaçların altında 10-12 kişilik arkadaş kitlesi, ortaokul hocam saygın kişilik osman dayal, eski hakem nesimi bey ve hanımı, emekli avukat sait bey, tombiş yanaklı emine teyze, küçük bir dialog geçirdikten sonra nesimi bey önderliğinde 'kültür-fizik' hareketlerine başlanır. 20-25 dakka ardından çarşaf gibi dümdüz az buçuk soğuk olan denize cumburlop. türlü şakalar makaralar hep bir. eve dönüş sürecinde babayla beraber güzel dialoglar. anlattığı her yaşanmışın kahramanı olmak istemezdi belki ama benim gözümde her daim kahraman olduğundan direk o mührü basardım.

çizgiler vardır hayatta, bazen sık sık bazen ise görülmeyecek kadar silik. kolay oluşturulmaz bunlar. geri dönüşü yoktur, bazen çok dallı budaklıdır seçim noktası. bir çok ebeveyn ittire ittire sokar yavrusunu doğru gördüğüne, çocuğunu çok sevdiğinden. biz ataerkilliği bilen gören bir aileden geldiğimizden söz hakkı babamdaydı. fakat asla hissetmedim şunu "erdinç bunu seçeceksin bu çizgi senin geleceğin yürü fazla uzatma" şeklinde ibareleri. çok vakit geçirmiştik beraber, bu beraberliğin bana katmış oldukları ile ayaktaydım. seçim hep bendeydi, karar bireyseldi aslında ama bir tutam baba kokuyordu anne... hayatın şeklini değiştirecek bu önemli seçim anlarında her zaman omzumda bir el hissederim.

hayatımızdan gelmiş geçmiş onca şey var, iyisiyle kötüsüyle. benim için hiç geçmedi biliyor musunuz. sevmem zaten öle mişli geçmiş zamanı, o ne öle yakışır mı hiç. hala yanımda, hep, her zaman, daima... paylaşılamamışlıklara üzülmek yerine bugün paylaşılmışlıklara bakarak özlem dolu gözlerle dalıcam ufuk çizgisine. çizgi demişken ne kadar doğru ne kadar yanlış bilemem ama bi çizgimiz oldu, hani baktığın zamanda kötü denemez. teşekkür ederim süper baba. hayatlarımızın ilk ve en güçlü kahramanları olan babaların geçmiş babalar gününü kutlarım.

durma yolcu okumaya devam et